Çeviri: Orhan Eronen, Dayanışma
Geçtiğimiz bir yıl içerisinde, Kıbrıslıtürklere karşı ciddi saldırılara, vandalizme ve Denia’daki caminin kundaklanmasına şahit olduk. Aslında, bu son olay, geçtiğimiz hafta Kıbrıslıtürklerin diğer gönüllülerle birlikte güçlerini birleştirip bizleri yakıp kavuran yangını söndürme çabalarını gerçekleştirdikten hemen sonra oldu. Şunu söylemek çok ironiktir ki -milliyetçiliğe ve tahammülsüzlüğe bu kadar yatırım yapılan bir durumda şaşırtıcı olmamakla birlikte, bu tarz nefret ve ırkçı faaliyetler, “ebedi düşman” efsanesini dağıtan bu son birliktelik ve dayanışma hareketinin sonrasında vücut bulmuştur.
Kalıcı taksim (bölünme) rüyası taşıyanların “beklentilerinin” aksine, 2003 yılında geçiş noktalarının açılmasından itibaren bu tarz olaylar çok fazla olmamıştır. Bununla birlikte, Kıbrıs’ta bir çözüm üzerinde anlaşılmasının sürekli geciktirilmesi; ve son seçimlerin gösterdiği üzere, bir çok kişinin sağ ve aşırı sağ politik partilere kayması sayesinde, bu tür faaliyetlerin yükselmesi beklenmektedir. Dahası, siyasi liderler ve toplum olarak şövenist elementlere karşı gösterilen tahammül de buna katkı koyuyor. ELAM’ın meclise girmesi, bugüne kadar kavuklarında saklanan ırkçı ve faşistleri cesaretlendirecek, kendi karanlık ve sığ dünyalarına uymayan sadece Kıbrıslıtürk değil, tüm “diğer”lerini şiddet tehdidi altında bırakacaktır.
Hükümetin bu tarz saldırıları sözel bir şekilde kınaması yeterli değildir. Askeri darbeyi kınama, ya da faşizmin yenilgisini veya 2nci Dünya Savaşı’nın sona ermesini kutlama da yeterli değildir. Bizim için, antifaşizm, sadece demokratik değerler çağrısı değildir. Bunun için, ne “ters kutupların” dengelenmesi, ne neo-liberal demokrasi, ne de yanıbaşında olan-biten şiddete karışmayan ama durdurmak için de müdahil olmayıp sadece izleyen toplumun kibarlığı ve adab-ı muaşereti yeterlidir! Bizim için antifaşizm, neo-nazi şiddetine karşı her gün işte, okulda ve mahallemizdeki mücadeledir.
Kendimizi, nefret ve yıkım saçanların yarattığı “ateşleri” söndürmekle kısıtlamıyoruz, ancak gerekirse onu da yapacağız. Bu tarz zorluklara karşı cevabımız, kayıtsızlık ve hoşgörü olmayacak, çünkü bu faşistlerin düşünce ve hareketlerini yasallaştırıp, “canavarın yüzüne” yavaşça ama bir anda alışmamıza neden olur. Bunlara cevabımız, bir kez daha politik, sosyal ve kültürel özgürlük taleplerini sokaklara taşıyan kuzeydeki dostlarımızın mücadelesini desteklemektir. Birliktelik ve dostluğun hükümlerini sürdüğü yeni bir toplumla, yeniden birleştirilmiş bir ülkede beraberce yaşamak için, sınırın her iki tarafındaki ırkçı ve faşistleri izole etmek için, ataerkiye, milliyetçiliğe ve militarizme karşı ortak mücadelemizi yoğunlaştırıyoruz.