10 Şubat tarihinde Kıbrıslı Rum Temsilciler Meclisi, kilise tarafından örgütlenen ve 15 Ocak 1950 tarihinde gerçekleşen “Enosis Referandumu” yıldönümünün okullarda kutlanmasını hedefleyen bir düzenlemeyi oyladı. Önerge, neo-faşist ELAM grubu tarafından yapılıp ve tüm aşırı sağ ve “merkez” partileri tarafından oylamada desteklenirken, DİSİ çekimser kalmış ve AKEL reddetmiştir. Mevcut müfredatın aşırı milliyetçi odağı olması ve öğrencilere Kıbrıs ve Yunanistan ile birleşme konusunun tek yanlı biçimde verilmesinden dolayı bu yasanın aslında pratikte hiçbir etkisi olmayacaktır.
Diğer yandan, yaşadığımız bu zamanda (müzakereler sırasında) bu olayın Kıbrıslı Türk toplumunda yaratacağı algı son derece önemlidir. Kıbrıslı Türk toplumunda “Enosis Referandumu”, ‘Kıbrıslı Rumlar bizleri istemez’, ‘Kıbrıslı Türklerin ne düşündüğüne değer göstermezler’ şeklinde özel bir anlam taşır. Bu karar, Kıbrıslı Türklerde ‘Kıbrıslı Rumlar bizlere birkez daha kendi “Megali Idealarını” dayatıyorlar’ gibi bir intibah yaratır.
Aşırı sağ ve “merkez” partilerinin bu karara destek vermesi şaşırtıcı bir gerçek değildir. Bu partiler, federal çözüme karşı tutumlarını çok zaman önce ifade etmişlerdir. Ancak, DİSİ’nin çekimser oyu, önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerini olası bir çözümden daha önemli gördüklerini göstermektedir.
En yüksek yasa yapıcı organ tarafından gelen bu tip adımlar, Kıbrıslı Türklerin Trodos’ta araçlarına yapılan saldırıların benzerlerine de zemin sağlamaktadır. Ayrıca, bu çeşit kararlar, nefret veya ırkçı suçları cesaretlendirip meşrulaştırırken barış ortamını tehlikeye atar. Bu adım, olası çözüm için yaratılan momentuma büyük bir zarar verirken, yeni federal bir Kıbrıs için umut besleyen Kıbrıslılara büyük bir düş kırıklığı yaratmıştır. Bu hareket, daha önce gerçekleştirilen tüm “Güven Yaratıcı Önlemleri” de yerle bir eden bir harekettir. Bu tutum, liderlerin müzakereler öncesinde güçlü bir şekilde savundukları “Güven Yaratıcı Önlemler” kampanyalarının gerçekleştirilmesine dönüşmelidir. Biliyoruz ki, küçük adımlar her iki tarafta da büyük etki yaratabilir. Bunun yanında, bu konu sadece iki lidere bırakılmamalı, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum sivil toplumu da bağımsız olarak bu önlemlerin gerçekleşmesine yönelik harekete geçmelidir.
Tüm bunların ışığında, faşizme ve milliyetçiliğe karşı hergün verdiğimiz ortak mücadelemize, şu anda kamusal alanda hüküm süren “toplumlararası gerginlik” oyununa dahil olmadan devam edeceğimiz kesindir. Federal bir çözüm yaratılması için ne olursa olsun tüm gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Üzgün değiliz, kızgınız! Biliyoruz: biz mücadele ettiğimiz sürece umut vardır!
Dayanışma, Antifa λευkoşa, Συσπείρωση Ατάκτων